Hoş Geldin, Ziyaretçi!

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Uluslararası İlişkilerde Aktörler ve Aktörlerin İlişki Türleri

Öğretmenabi

Member
Katılım
4 Ağu 2019
Mesajlar
166
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE AKTÖRLER VE AKTÖRLERİN İLİŞKİ TÜRLERİ

  1. ULUSLARARASI AKTÖR TÜRLERİ
  2. Devlet
  3. Devlet Dışı Aktörler (Örgütler)
  4. AKTÖRLERİN İLİŞKİ TÜRLERİ
  5. Çatışma Kavramı
  6. Tırmanma, Caydırma ve Savaş
  7. İş Birliği ve Aktörlerin İş Birliği Türleri


  1. ULUSLARARASI AKTÖR TÜRLERİ
Uluslararası ilişkilerde aktör; bağımsız karar alabilme ve bağımsız hareket edebilme kabiliyetine sahip, diğer aktörleri etkileyebilen siyasal birim olarak tanımlanmaktadır. Bir siyasal birim kararlarını kendi başına alamıyor ve bağımsız hareket edemiyorsa aktör olarak dikkate alınmamaktadır.
Bu tanım çerçevesinde uluslararası ilişkilere hâkim olan geleneksel anlayışa göre uluslararası ilişkilerin temel ve biricik aktörü devletlerdir. Bağımsız hareket edebilme ve bağımsız karar alabilme kabiliyetine sahip olan tek siyasal birim devlettir. Geleneksel anlayışa göre devletler, ülke içinde her şeyi kontrol altında tutar ve dış politikalarına kendileri karar verirler. Aynı şekilde devletlerin kendilerinin rızası dışında hiçbir zorlamayı ve herhangi bir üstün otoriteyi egemenliklerine aykırı buldukları için kabul etmedikleri varsayılmaktadır.
Uluslararası ilişkilerde aktör; bağımsız karar alabilme ve bağımsız hareket edebilme kabiliyetine sahip, diğer aktörleri etkileyebilen siyasal birim olarak tanımlanmaktadır.
Özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısında başlayan, yüzyılın sonunda iyice hızlanan gelişmelerin uluslararası ilişkilerin ve uluslararası politikanın niteliğini önemli ölçüde değiştirdiği düşünülmektedir. Bu çerçevede pek çok bilim adamı, hükümetlerin kontrolü dışında oluşan yığınla gelişmenin ve hükümetleri doğrudan temsil etmeyen örgütlerin uluslararası ilişkileri etkilemesi nedeniyle devlet merkezli anlayışı eleştirmiştir. Zira kişisel temaslardan turizm ve sportif faaliyetlere, ülke içindeki baskı gruplarından uluslararası düzeyde faaliyet gösteren baskı gruplarına, çok uluslu şirketlere kadar pek çok unsur uluslararası siyasal süreci etkilemekte ve yönlendirmektedir. Bu durum, uluslararası ilişkilerin daha çoğulcu bir bakış açısıyla ele alınmasını ve analiz edilmesini de beraberinde getirmiştir.


  1. Devlet
Konu ister genel anlamda aktör tanımı bağlamında isterse de liberal/plüralist bir bakış açısıyla değerlendirilsin, her durumda bağımsız ve özerk (otonom) olarak faaliyet gösterebilen, uluslararası yapı içerisinde diğer otonom aktörlerin davranışlarını etkileme kapasitesine sahip birimlerin başında devletler gelmektedir.
Geleneksel yaklaşıma göre devlet, uluslararası politikanın temel aktörüdür ve uluslararası politikadan devletlerarasında resmî organlar aracılığıyla yürütülen siyasal ilişkiler anlaşılmaktadır.
Devletin temel ve tek aktör olma durumunu tartışmaya açanlar, uluslararası ve uluslar üstü örgütlerin II. Dünya Savaşı sonrası dönemde hızla arttığına ve ülke içindeki şirketler, ticaret birlikleri ve sivil toplum örgütlerinin uluslararası ilişkileri etkilediğine dikkat çekmişlerdir.
Bu bakış açısına göre uluslararası politika, devletler arasında gerçekleşen bir siyasal faaliyettir. Nasıl ki uluslararası hukukun muhatabı devletlerse uluslararası politikanın muhatabı ve öğeleri de devletlerdir. Bu bağlamda devlet, uluslararası politikanın tek aktörü olarak kendi gücü ile çıkarları ve amaçları doğrultusunda uluslararası sistemde birtakım eylemlerde bulunmaktadır.

  1. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ilişkiler alanındaki yapısal değişimler bir taraftan uluslararası ilişkilerin niteliğini değiştirirken diğer taraftan uluslararası örgütlenmelerin sayılarında hızlı bir artışa yol açmış ve bu ortamda bazı birimler zaman zaman uluslararası sorunlarda kendi başına uluslararası politika aktörü gibi süreci etkilemeye başlamışlardır. Elbette bu gelişmeler kaçınılmaz olarak devletin, uluslararası politikanın veya uluslararası ilişkilerin yegâne aktörü olup olmadığının; özellikle de devletin başka hiçbir öğeye bağlı olmaksızın karar verme ve politika yapma yeteneğinin devam edip etmediğinin sorgulanmasına yol açmıştır.
Özellikle nükleer silahların, uluslararası bağımlılığın ve küreselleşmenin devletlerin otoritesini zayıflattığına dikkat çekilmektedir. Bu çerçevede sınırların büyük ölçude~anla7mnr yitirdiğini belirtenler, devletlerin mutlak egemenliğinden söz etmenin artık zor olduğunu iddia etmektedirler. Bunlara göre endüstriyel gelişmeler devletleri diğer devletlerin ekonomik müdahalesine açık bir duruma getirdiği gibi iletişim teknolojisindeki gelişmeler de uluslararası propagandanın boyutlarını arttırmıştır.
Yukarıda kısaca ortaya konmaya çalışılan nedenlerden dolayı uluslararası politikayı sadece devletler arasında cereyan eden ve devletlerin belli organları tarafından yürütülen bir olgu olmaktan ziyade çok uluslu şirketlerin, ticaret birliklerinin, kartellerin, meslek kuruluşlarının ve buna benzer birçok örgütün ve ilişkinin etkilediği bir siyasal etkileşim süreci olarak düşünmek gerekir.


  1. Devlet Dışı Aktörler (Örgütler)
  2. Uluslararası Hükümetler Arası Örgütler
Devletlerin dolaysız biçimde temsil edildiği uluslararası örgütlere hükümetler arası örgütler denilmektedir. Bu tür örgütlere doğrudan devleti temsil etmeleri nedeniyle, aldıkları kararların devletlerin görüşlerini yansıtacağı gerekçesiyle otonom (özerk) bir aktör olamayacakları ileri sürülerek karşı çıkılabilir. Ancak bu örgütler, bazı durumlarda otonom davranışlarıyla ve politikalarıyla uluslararası aktör konumunu kazanmaktadır. Aldıkları kararlar ve geliştirdikleri politikalar, temsil ettikleri hükümetlerin politikalarından bazen belirgin biçimde farklılık göstermektedir.
Uluslararası örgütleri iki farklı biçimde sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan biri coğrafya kriteri esas alınarak yapılan sınıflandırma, diğeri ise fonksiyonel bağlamda yani örgütün amacı ve fonksiyonları esas alınarak yapılan sınıflandırmadır. Bu konu üzerinde 5. ünitede ayrıntılı bir şekilde durulacaktır.
Uluslararası örgütlerden (amaçlarına göre ayrıldığında) WHO, UNICEF, UNESCO, ICAO, ILO, UNDP, UNEP, UNFPA, Arap Posta Birliği ve Afrika Posta Birliği gibi örgütler sosyal amaçlı örgütler olarak dikkate alınırken; NATO, BAB, VP, CENTO ve SEATO askerî amaçlı örgütler sınıfına girmektedir. Bunun yanında IMF, GATT, OECD, ECO, OPEC, EFTA, LAFTA, AET, NAFTA, APEC, KEİP, UNIDO ve Asya Kalkınma Bankası gibi örgütler de ekonomik amaçlı örgütler olarak kabul edilmektedir.
Bazı örgütler birden fazla amacı (siyasal, sosyal, askerî ve ekonomik amaçlardan birkaçını aynı anda) gerçekleştirmek için kurulmuş olabilir. AB, BM, Afrika Birliği Örgütü, Avrupa Konseyi, AGİT, İslam işbirliği (Konferansı) Örgütü ve Arap Birliği çok amaçlı örgütlerdir.
Birleşmiş Milletler Örgütü’nün aldığı kararlarla üye ülkelerin politikaları üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Devletler, BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararların yaptırım gücü daha fazla olduğundan kendi haklarında alınacak olumsuz kararlardan oldukça çekinmektedirler. Genel Kurul tarafından alınan kararlar da uluslararası toplumun kararı olarak görüldüğünden devletler üzerinde etkili olmaktadır.


Varşova Paktı’nın 1989’da yıkılmasından sonra üye sayısı 16’dan 28’e çıkan NATO’ya eski Doğu Bloku ülkelerinden bazıları da üye olmuştur. Ukrayna ve Gürcistan’ın üyeliği ise şimdilik Rusya’nın itirazı yüzünden askıya alınmıştır. Sırbistan, Karadağ, Kosova ve Makedonya hariç Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinin (Letonya, Estonya ve Litvanya) tamamı NATO’ya alınmışlardır. Bu durum NATO’nun etkisini arttırmıştır.
Avrupa Birliği ise Avrupa’da bulunan devletlerden 28’ini üyeliğe kabul etmiştir. Orta ve Batı Avrupa ülkelerinden İsviçre, Norveç, İzlanda, Lihtenştayn, Monako, Andorra ve San Marino ile Doğu Avrupa ülkelerinden Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Sırbistan, Karadağ ve Türkiye dışında tüm Avrupa ülkeleri örgüte üyedir.

AET: Avrupa Ekonomik Topluluğu
AGİT: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü
APEC: Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü
BAB: Batı Avrupa Birliği
CENTO: Merkezi Antlaşma Örgütü
ECO: Ekonomik İşbirliği Örgütü
EFTA: Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi
GATT: Ticaret ve Tarife Genel Antlaşması
ICAO: Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü
ILO: Uluslararası Çalışma Örgütü
IMF: Uluslararası Para Fonu
KEİP: Karadeniz Ekonomik İşbirliği Projesi
LAFTA: Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
NAFTA: Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
OPEC: Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
SEATO: Güneydoğu Asya Antlaşma Örgütü
UNICEF: BM Çocuk Fonu
UNESCO: BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü
UNDP: BM Kalkınma Örgütü
UNEP: BM Çevre Örgütü
UNFPA: BM Nüfus Fonu
UNIDO: BM Sanayi Kalkınma Örgütü
VP: Varşova Paktı
WHO: Dünya Sağlık Örgütü


  1. Uluslararası Hükümet Dışı Örgütler
Hükümet dışı örgütlerin temel özelliği, bunlara devletlerin dışında diğer uluslararası baskı ve çıkar gruplarının da üye olabilmesidir. Aslında bu tür örgütlere devletlerin üye olması istisnai durumlar olarak görülebilir. Bu nedenle bunları, uluslararası alanda faaliyet gösteren baskı ve çıkar grupları olarak nitelemek daha doğrudur. Uluslararası (hükümetler arası) örgütlere ise sadece devletler üye olabilmektedir.

  1. Dünya Savaşı sonrasında devletler arasındaki bağımlılığın artmasıyla beraber uluslaraşırı örgütlenmelerin sayılarında da hızlı bir artış olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde bu süreç daha da hızlanmıştır. İletişim ve ulaşım teknolojisindeki gelişmeler bireyler ve toplumlar arası ilişki kurulmasını kolaylaştırmış, sonuçta bölgesel ve uluslar arası sivil toplum kuruluşlarının sayısı artmıştır. Bu durum, bir taraftan devletlerin sınırlarının geleneksel anlamını büyük ölçüde zayıflatırken diğer taraftan kaçınılmaz olarak uluslararası ilişkilerde devlet merkezli yaklaşımların şiddetle eleştirilmesini gündeme getirmiştir. Yazarlar ve bilim adamları, devlet dışındaki aktörlerin uluslararası sistemdeki rollerine ve bağımsız bir aktör olarak uluslararası ilişkileri etkilediklerine dikkat çekmeye çalışmışlardır.
Hükümet dışı örgütleri kendi içinde iki gruba ayırarak incelemek mümkündür. Birinci grubu daha çok siyasal, ekonomik, kültürel ve toplumsal amaçlarla kurulmuş demekler veya üst oluşturmuştur. Diğer grubu ise birden fazla ülkede üretim ve yatırım faaliyetinde bulunan çok uluslu şirketler oluşturmaktadır.
Örgütlerden birinci gruba girenler, uluslararası düzeyde faaliyet gösteren özel kişilerin ve grupların iş birliğinden doğan kuruluşlardır. Bu örgütleri uluslararası örgütlerden farklı kılan özellikleri üyelerinin doğrudan doğruya hükümetler olmamasıdır. Sayıları her geçen gün artmakta olan bu örgütlerin günümüzde 30.000 dolayında olduğu tahmin edilmektedir.
Kendi aralarında da birtakım farklılıkların bulunduğu bu tür örgütlerin sayısında özellikle 1940’lardan sonra hızlı bir artış olmuştur. Bunlar, tıpkı ulusal düzeyde faaliyet gösteren çıkar grupları gibi devletlere kendi çıkarları doğrultusunda baskı yaparak politikalarını yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Örgütler, özellikle Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası örgütlerde de etkilerini hissettirmektedirler.
Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde daha çok söz konusu olmakla beraber, dünyanın gelişmekte olan diğer bölgelerinde de sayıları hızla artmakta olan bu örgütlere; Dünya Sendikalar Federasyonu (WFTU), Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Dünya Siyonist Teşkilatı (WZO), Dünya Kiliseler Birliği (WCC), Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu (ICFTU) ve Avrupa Demokratik Birliği (EDU), Uluslararası AF Örgütü (AI), Uluslararası Hukukçular Komisyonu (ICJ) ve Uluslararası Lion Kulüpleri örnek olarak gösterilebilir.

  1. Çok Uluslu Şirketler
Çok uluslu şirketler; faaliyetleri ülke sınırlarını aşan, birden fazla ülkede üretim ve yatırım faaliyetlerini sürdüren şirketlerdir^ Çok uluslu şirketlerden özellikle petrol şirketlerinin petrol piyasasını ve uluslararası ilişkileri ne şekilde etkiledikleri, genel olarak da bu çok uluslu şirketlerin Üçüncü Dünya Ülkelerinin dış politikalarını etkilemedeki başarıları bilinen bir gerçektir. Bunların amaçları görünüşte ekonomik olmakla beraber uluslararası sisteme ve güç mücadelesine yaptıkları etkiye bakıldığında ekonomik amacın ötesinde bir güce sahip oldukları da görülmektedir.
Bugün çok uluslu şirketler, diğer ülke hükümetleriyle kendi hükümetlerinin dışişleri bakanlığı aracılığıyla doğrudan ilişkiye girebilmektedirler. Özellikle bu alanda ün yapmış çok uluslu şirketlerin başında General Motors, General Electric, IBM, Exxon-Mobil, Chevron-Texaco, Shell, BP, AT&T, Ford Motor, Unilever, Microsoft, Apple gibi isimler gelmektedir. Sayıları her geçen gün artmakta olan söz konusu çok uluslu şirketlerin genellikle anavatanları olan ülkelerden bağımsız ve karmaşık bir yapıları vardır.
Çok uluslu şirketlerin dış politikalar üzerindeki etkisini tam anlamıyla ölçmek mümkün olmamakla beraber bu durum, şirketin ev sahibi ülke veya faaliyette bulunduğu ülkelerden hangisinin etkisi altında olduğuna bağlı olarak değişmektedir.
Faaliyette bulundukları ülkeden özerk davranabilen çok uluslu şirketlerin anavatanları olan ülkenin denetiminde olması genellikle daha olağan bir durumdur. Sahip oldukları bu konumlarından dolayı faaliyette bulundukları ülkelerin iç politikalarına karışabilmekte ve bunların faaliyetleri sonucu hükümet darbeleri veya rejim değişiklikleri gündeme gelebilmektedir. Bazı devletler ise bu şirketleri millileştirme yoluna gitmektedirler ancak bu her zaman başarılı olmamaktadır. Çünkü anavatanı ülke böyle bir durumda söz konusu şirketi desteklemekte ve gerekli araçları devreye sokarak millileştirmeye engel olmak için büyük çaba göstermektedir.
İşin ekonomik boyutu oldukça etkileyicidir. Bu şirketlerden bazılarının günümüzde dünyadaki çok sayıda devletten daha zengin olduğu dikkat çekmektedir. Bunlardan Microsoft, Apple, General Motors, Ford, BP, Exxon-Mobil, Chevron-Texaco, Shell, General Electric, Chrysler ve Unilever dünyadaki ilk kırk dev şirket arasında yer almaktadır. Bu şirketlerin yıllık ortalama satış hasılatı pek çok devletin dış satım (ihracat) gelirlerinden fazladır.