halkaküpeli
New Member
- Katılım
- 25 Ocak 2020
- Mesajlar
- 2
Ülkede çok sık rastlanılan bir hastalık aslında. Hepinizin bir yakını bir arkadaşı bir tanıdığı bende guatr var diyip ameliyat olmuştur.
Benim ki ise tiroid kanseri. Guatr ise tiroid bezi büyümesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Yani ikisi farklı şeyler. Tiroid kanseri farkedilmesi zor bir kanser çünkü spesifik bir belirtisi yok. Bilinen belirtilir ise guatr, boyunda şişlik, yutkunma güçlüğü, nefes almada zorluk, sinirlilik, yorgunluk, kilo artışı, saçlarda zayıflık ve cilt kuruluğu şeklinde belirti veriyor, fazla büyüdüğü zaman dışarıdan bakıldığında bile anlaşılabiliyor.Ben şanslıydım bu konuda diyebilirim.
6 ayda bir tiroid hormonlarıma baktırıyordum çünkü genetik yakınlıktan dolayı takip etmek istiyordum. 2017 yazında sesim kısıldı, ani kilo kaybı yaşadım ve günde en az 4 öğün yiyen bir insan olarak iştahım kapandı. Ben de o süreçte çalıştığım için yorgun olduğumu ve üşütmüşümdür diye çok üstelemedim. 2 hafta geçti ve sesim sürekli kısık dolaşıyordum. En son bir KBB uzmanına gittim ses tellerime sorun olmadığını alerjik olabileceğini söyledi. Ama bu cevap beni tatmin etmedi ve bir genel cerrahi uzmanına gittim. Testler yapıldı ultrasonda tiroidin içinde kistler olduğu söylendi. Tamam buraya kadar sakinim derken biyopsi yapıldı ve sonuç kanser hücresi olduğu yönündeydi.
Ameliyat edilmesi gerekiyordu. Yaşım çok genç olduğundan (19)sadece kanserli olan lobun alınması yönünde karar kıldım. Riskliydi çünkü kötü huylu çıkarsa diğer taraf da alınacak ve ikinci ameliyatı olmam gerekecekti. İhtimal çok çok düşüktü ve ben risk aldım. Ameliyat oldum ameliyat sonrası dönem de erken iyileşiyorsunuz ilk gün ağrı oluyor ama sonraki günler daha rahatlatıcı oluyor.
Yaklaşık bir ay sonra patoloji sonucu çıktı ve kötü huylu olduğunu öğrendim. Doktorum haftaya ameliyat edelim dedi ben hazır hissetmiyordum erteledim doktorum ne kadar istemese de. Çünkü bunlar olurken benim hayat kalitem düşmüş planlarım alt üst olmuştu. İkinci ameliyatı oldum. Her ameliyatın komplikasyonu olduğu gibi bunun da elbet vardı. Ses telleri zarar görebilir, paratiroid denen bezler zarar görebilir çünkü komşular ve ben tüm riski almıştım. İkinci ameliyatımda paratiroidim zarar gördü ve hipokalsemi dediğimiz kalsiyum eksikliği ortaya çıktı. Bu kramplara kemik ağrılarına falan neden oldu. Hastanede beklediğimizden daha fazla kaldım. Sonrasında kapsül şeklinde kalsiyum almaya başladım.
Tirodlerim artık olmadığı için tiroidin salgıladığı hormonları dışardan almam gerekiyordu ve tüm hayatım boyunca kullanacağım haplara başladım. Şimdi bu kanser hiç mi kemoterapi ve ya radyasyon görülmüyor dediğinizi duyar gibiyim. Kemoterapi almadım ama aktif iyot dediğimiz bir radyoaktif iyot ilacı kullandım. Yani kalan tiroid dokusuna etki ediyor. Tiroid de iyot ürettiği için direk yönelin diye iyotsuz diyet yaptırıyorlar. En kötü süreç buydu benim için çünkü yemek yemeyi çok seviyordum.
En yakın tedavi merkezine yönlendirildim. İlacı kestiler çünkü iyot var içinde. Sonrasında iyotsuz diyet başladı. Bir ay sonra hastaneye yatırıldım. Yanınıza limon alıyorsunuz, bol su, ve en önemlisi sakız. Verdikleri ilaç tükürük bezlerinde tutulmasın ve ağrımasın diye bunlar. Bazı ilaçlar var onları da aldık. Sabah vardığımızda beni odama aldılar ama servis kocaman ve bomboş. Duvarlar radyasyon geçirmiyor çok kalın ve içeride tek başıma kaldım. Odama yerleştim ve radyasyondan korunmak için önlem almış bir personel ilacı kocaman bir kutuda getirdi. Önüme bıraktı nasıl açacağımı söyledi ve ben gittikten sonra aç dedi. Kapıdan çıktı uzaklaşınca açtım içtim ilacı ve bundan sonra hapis hayatım başladı. 4 gün kaldığım odada tek başıma ağrı mide bulantısı ve psikolojik olarak çökmüş bir şekilde çıktım. Çıkınca bitiyor mu? Bitmiyor. Öyle hastanenin içinden çıkıp gitmiyorsunuz. Acil çıkış kapısından çıkıyorsunuz ve hastanenin arkasına denk geliyor bu kapı.
Ebeveynlerim gelip aldılar beni. Vücudumda hala radyasyon olduğu için toplu taşıma kullanmam, bebek ve yaşlının bulunduğu ortamda bulunmam, evdekilerin yediği yemek kaplarını veya bardaklarını vs. kullanmam yasak. Odamda hapis hayatı 2 hafta kadar devam etti. Sonrasında tekrar kontroller yapıldı. Ama hala düzenli olarak her ay endokrinoloji de kan ve hormon* değerlerim kontrol ediliyor. 6 ayda bir de taramalar yapılıyor. Genç yaşta karşılaştım ben kanserle ama benim şansım kötünün iyisine denk gelmiş olmamdı. Umarım size de faydalı olur. Ben önemsemeyip gitmemiş olsaydım ne olurdu diye çok fazla kurgu yaptım. Ve sonunda sürekli iyi ki merak etmişim ve üstelemişim diyorum.
Benim ki ise tiroid kanseri. Guatr ise tiroid bezi büyümesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Yani ikisi farklı şeyler. Tiroid kanseri farkedilmesi zor bir kanser çünkü spesifik bir belirtisi yok. Bilinen belirtilir ise guatr, boyunda şişlik, yutkunma güçlüğü, nefes almada zorluk, sinirlilik, yorgunluk, kilo artışı, saçlarda zayıflık ve cilt kuruluğu şeklinde belirti veriyor, fazla büyüdüğü zaman dışarıdan bakıldığında bile anlaşılabiliyor.Ben şanslıydım bu konuda diyebilirim.
6 ayda bir tiroid hormonlarıma baktırıyordum çünkü genetik yakınlıktan dolayı takip etmek istiyordum. 2017 yazında sesim kısıldı, ani kilo kaybı yaşadım ve günde en az 4 öğün yiyen bir insan olarak iştahım kapandı. Ben de o süreçte çalıştığım için yorgun olduğumu ve üşütmüşümdür diye çok üstelemedim. 2 hafta geçti ve sesim sürekli kısık dolaşıyordum. En son bir KBB uzmanına gittim ses tellerime sorun olmadığını alerjik olabileceğini söyledi. Ama bu cevap beni tatmin etmedi ve bir genel cerrahi uzmanına gittim. Testler yapıldı ultrasonda tiroidin içinde kistler olduğu söylendi. Tamam buraya kadar sakinim derken biyopsi yapıldı ve sonuç kanser hücresi olduğu yönündeydi.
Ameliyat edilmesi gerekiyordu. Yaşım çok genç olduğundan (19)sadece kanserli olan lobun alınması yönünde karar kıldım. Riskliydi çünkü kötü huylu çıkarsa diğer taraf da alınacak ve ikinci ameliyatı olmam gerekecekti. İhtimal çok çok düşüktü ve ben risk aldım. Ameliyat oldum ameliyat sonrası dönem de erken iyileşiyorsunuz ilk gün ağrı oluyor ama sonraki günler daha rahatlatıcı oluyor.
Yaklaşık bir ay sonra patoloji sonucu çıktı ve kötü huylu olduğunu öğrendim. Doktorum haftaya ameliyat edelim dedi ben hazır hissetmiyordum erteledim doktorum ne kadar istemese de. Çünkü bunlar olurken benim hayat kalitem düşmüş planlarım alt üst olmuştu. İkinci ameliyatı oldum. Her ameliyatın komplikasyonu olduğu gibi bunun da elbet vardı. Ses telleri zarar görebilir, paratiroid denen bezler zarar görebilir çünkü komşular ve ben tüm riski almıştım. İkinci ameliyatımda paratiroidim zarar gördü ve hipokalsemi dediğimiz kalsiyum eksikliği ortaya çıktı. Bu kramplara kemik ağrılarına falan neden oldu. Hastanede beklediğimizden daha fazla kaldım. Sonrasında kapsül şeklinde kalsiyum almaya başladım.
Tirodlerim artık olmadığı için tiroidin salgıladığı hormonları dışardan almam gerekiyordu ve tüm hayatım boyunca kullanacağım haplara başladım. Şimdi bu kanser hiç mi kemoterapi ve ya radyasyon görülmüyor dediğinizi duyar gibiyim. Kemoterapi almadım ama aktif iyot dediğimiz bir radyoaktif iyot ilacı kullandım. Yani kalan tiroid dokusuna etki ediyor. Tiroid de iyot ürettiği için direk yönelin diye iyotsuz diyet yaptırıyorlar. En kötü süreç buydu benim için çünkü yemek yemeyi çok seviyordum.
En yakın tedavi merkezine yönlendirildim. İlacı kestiler çünkü iyot var içinde. Sonrasında iyotsuz diyet başladı. Bir ay sonra hastaneye yatırıldım. Yanınıza limon alıyorsunuz, bol su, ve en önemlisi sakız. Verdikleri ilaç tükürük bezlerinde tutulmasın ve ağrımasın diye bunlar. Bazı ilaçlar var onları da aldık. Sabah vardığımızda beni odama aldılar ama servis kocaman ve bomboş. Duvarlar radyasyon geçirmiyor çok kalın ve içeride tek başıma kaldım. Odama yerleştim ve radyasyondan korunmak için önlem almış bir personel ilacı kocaman bir kutuda getirdi. Önüme bıraktı nasıl açacağımı söyledi ve ben gittikten sonra aç dedi. Kapıdan çıktı uzaklaşınca açtım içtim ilacı ve bundan sonra hapis hayatım başladı. 4 gün kaldığım odada tek başıma ağrı mide bulantısı ve psikolojik olarak çökmüş bir şekilde çıktım. Çıkınca bitiyor mu? Bitmiyor. Öyle hastanenin içinden çıkıp gitmiyorsunuz. Acil çıkış kapısından çıkıyorsunuz ve hastanenin arkasına denk geliyor bu kapı.
Ebeveynlerim gelip aldılar beni. Vücudumda hala radyasyon olduğu için toplu taşıma kullanmam, bebek ve yaşlının bulunduğu ortamda bulunmam, evdekilerin yediği yemek kaplarını veya bardaklarını vs. kullanmam yasak. Odamda hapis hayatı 2 hafta kadar devam etti. Sonrasında tekrar kontroller yapıldı. Ama hala düzenli olarak her ay endokrinoloji de kan ve hormon* değerlerim kontrol ediliyor. 6 ayda bir de taramalar yapılıyor. Genç yaşta karşılaştım ben kanserle ama benim şansım kötünün iyisine denk gelmiş olmamdı. Umarım size de faydalı olur. Ben önemsemeyip gitmemiş olsaydım ne olurdu diye çok fazla kurgu yaptım. Ve sonunda sürekli iyi ki merak etmişim ve üstelemişim diyorum.
Moderatör tarafında düzenlendi: