Hoş Geldin, Ziyaretçi!

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Kış, Mevsim Normallerinin Uzerinde Seyretti: Game of Thrones 8. Sezon Eleştirisi

Magazin Editor

Magazin Habercisi
Katılım
28 Mar 2019
Mesajlar
7,951
Web sitesi
www.magazin.biz.tr
Lutfen Dikkat: Bu yazı, Game of Thrones’un 8. sezonunu izlemeyenler icin ipucları iceriyor.
2011 yılında Amerika’nın HBO kanalında başlayan ve yıllar icinde televizyon tarihinin en dev produksiyonuna sahip ve en cok izlenen bolumlerine imza atmış dizisi haline gelen Game of Thrones’un 8. ve final sezonu, 19 Mayıs’ta yayınlanan “The Iron Throne” isimli 6. bolumuyle sona erdi. George R.R. Martin’in ‘Buz ve Ateş’in Şarkısı’ isimli kitap serisinden beyaz ekrana uyarlanan epik ve fantastik diziyi izlemeyen insanlar bile ona dair bir şeyler biliyordu ve dizi, seneler icinde populer kulture mal olmuş dev bir yapıma donuştu. Durum boyleyken ve Game of Thrones’un her bir yeni sezonunu beklemek bile keyifli bir aktivite halini almışken, son sezonun konuşulmaya değer ve bu dizinin ruhunu taşımadığını duşunduğumuz detayları bile onun ne kadar başarılı bir seri olduğu gerceğini değiştirmiyor. Buna rağmen soruyoruz: Kışı boşuna mı heyecanla bekledik?
David Benioff ile D. B. Weiss’in yapımcısı olduğu Game of Thrones’un kadrosu Ned Stark’ı canlandıran, onceden Yuzuklerin Efendisi serisinde Boromir karakterini; Truva'da Odysseus'u canlandırmış olan unlu oyuncu Sean Bean ve Game of Thrones'un Cersei Lannister’ı Lena Headey dışında genellikle kariyerlerinin ilk buyuk yapımında yer alan oyunculardan oluşuyordu. Orneğin, sonraları Starklar’ın umudu olacak olan Sansa, Arya ve Bran’i canlandıran Sophie Turner, Maisie Williams ve Isaac Hempstead-Wright dizi başladığında henuz kucucuklerdi.Tam anlamıyla gozumuzun onunde buyuyen dizi ve dizi kadrosundansa beklentimiz, haliyle oldukca yuksekti.
Game of Thrones, karakter gelişimi, seyirciyi turlu şaşkınlıklara gark eden senaryosu, guclu goruntu yonetimi ve başarılı oyunculuklarıyla unutulmaz bir televizyon serisi oldu. Bu dizinin seyircileri ikiye bolen final sezonundan onceki sezonlarında Westeros’un-yani 7 krallığın- hakiminin kim olacağı uzerine milyonlarca teori uretilen bir konuydu ve ilk sezonun ilk bolumunden beri belirtildiği gibi yaklaşmakta olan bir tehlike vardı: Akgezenler’den oluşan ve Gece Kralı’nın onculuk ettiği Oluler Ordusu. Ned Stark, ailesini ve kendisine koşulsuz guvenen Kral Robert Baratheon’ı yaklaşmakta olan tehlikeye karşı defalarca uyarsa da hırsına yenik duşen bireylerin taht mucadelesi, gercek hayatta da olduğu gibi ağır bastı ve Ned Stark da bu yolda hayatını kaybeden ilk insan oldu. Dizi Ned Stark gibi, hikayenin etrafında kurulmasını beklediğimiz bir karakteri bile gozden cıkarabilecek kadar cesur ve tutarlıydı. Yazar George R.R. Martin’in de dediği gibi bu dizide, herhangi bir fantastik yapımda gorebileceğiniz gibi en unluler değil en gucluler hayatta kalırdı. Hayat gibi her an her şey olabilirdi. Diziyi bu kadar başarılı ve merakla beklenir yapan da bu kadar gercek ve samimi olmasıydı. Dizinin bir diğer başarısıysa, fantastik turde olmasına rağmen, her bir karakterin hikayesi o kadar derinlemesine ve mantık cercevesine alınarak anlatılabiliyordu ki, kendimizi karakterlerin yerine koyabilip en absurt sonları bile anlamlandırabiliyorduk. Olum korkusu paranoya seviyesinde olduğu bilinen yazar George R.R. Martin’in kitapları yazarken duşunduğu gibi: “Kısa omrunuzce guc icin mucadele etseniz ve onu elde ettiğinizi duşunseniz de, olum geldiğinde onu yenemezsiniz.” Bu yolla insanlara gunluk hırsların mantıksızlığını da anlatmaya calışan ve hikayeyi daha felsefi bir zemine oturtan Martin’in bu duşuncesine yakışır bir sezon finaliyse, bize icselleştirdiğimiz karakterleri bile kaybetmeyi oğreten Game of Thrones’a cok yakışırdı.
Fakat son 2 sezondur kitapları gecen dizinin karakter orgulerindeki sorunları dizinin oyuncuları bile ifade ediyordu. Son sezonun ‘The Bells’ bolumunde Daenerys’in “vatan haini ilan ederek” olum emrini verdiği Varys karakterini canlandıran Conleth Hill; diziye yalnızca Cersei’yi ayartmak icin girmiş gibi gosterilip Jaime Lannister tarafından hızlıca oldurulen ve neden olduğu anlaşılmaz bicimde son sozleri “Jaime Lannister’ı oldurdum.” olan Euron Greyjoy’u oynayan Pilou Asbek; Baratheon olduğu ortaya cıktığı icin vaat edilen prens olması bircok teorice olasıyken yalnızca Arya’yla olmak isteyen bir demir işcisi gibi gosterilen Gendry’yi oynayan Joe Dempsie karakterlerinin gelişiminden şikayetci olduğunu acıkca belirten birkac oyuncudan biri. Ayrıca sosyal medyada yayılan bir imza kampanyası da dizinin son sezon senaryosunun tekrar yazılmasını talep ediyordu ve bu kampanya 1 milyon kişi tarafından imzalandı. Dizide Bran Stark’ın kendisine verdiği Valerian celiğinden bıcakla Gece Kralı’nı oldurerek Azor Ahai teorilerini curuten Arya Stark’ı canlandıran Maisie Williams’sa; Cersei ve Arya’nın karşılaşmamış olmasının kendisi icin bir hayal kırıklığı olduğunu ifade etti. Hatırlayacaksınız ki, Arya Yuzsuzler tarafından eğitildiğinden beri oldurecekleri kişileri eklediği listesinin en ustunde Cersei bulunuyordu.
Son bolumu ‘The Iron Throne’ dunya capında 19.3 milyon izleyiciye ulaşarak tum zamanların en cok izlenen dizi bolumu olmuşken, dizinin bunca izleyiciyi tamamıyla tatmin etmesi, hele ki beklentiler bunca yuksekken elbette ki beklenemezdi. Fakat heyecan bunca tırmanmış ve bircok onemli karakterin akıbeti bir sonuca bağlanmamışken bircok onemli sorunun cevaplarını alamamış olmak Gece Kralı, Varys, Uc Gozlu Kuzgun, Jon Snow gibi uzun sezonlarca kurgulanmış karakterlerin ve harcanan bunca emeğin de boşa gitmesi olarak nitelenebilir.
Final sezonunun Yuzuklerin Efendisi: İki Kule’deki Miğfer Dibi Muharebesi’nden bile etkileyici olarak lanse edilen 3. bolumundeki savaşta işler tuhaflaşmaya başlamıştı. Ne kurgusal ne de gercek herhangi bir savaşta gorulmemiş, acıkca gorunmeyen ve oluleri de dirilten bir kumandana sahip olduğu bilinen Oluler Ordusu'na, ordularının en guclu suvarileri olan Dorthrakiler en onde olacak şekilde hucum eden bir rakip ordu fikri gercekciliği zedeler nitelikteydi. Suvarilerin Melissandre’nin yaptığı buyuyle alev alan kılıclarının sonduğu sahne gorsel olarak etkileyici olsa da ve buz ve ateşin karşılaşmasını temsil etse de, bu taktikle yapılan bir ilk saldırı sonrasında Daenerys’in ordusu, kolayca yerle bir edildi. Bunun akabinde, beklenen Bran Stark ve Gece Kralı yuzleşmesi de tam olarak gercekleşmemişken Arya Stark’ın celik bıcakla Gece Kralı’nı oldurmesi oldukca hızlı oldu. Evet, bu bir ters koşeydi ama Bran Stark (Uc Gozlu Kuzgun)’la Gece Kralı’nın alıp veremediği tam olarak anlaşılamamışken Gece Kralı nasıl olebilir sorularını doğuran bir ters koşe. Sezonun ortasında oldurulen, sezonlarca korkulan buyuk bir duşman ve sonrasında hızlıca yaratılmaya calışılan bir Cersei tehlikesi. Olumle karşı karşıya gelmiş ve onu bir şekilde yenmiş bir ordunun hala taht mucadelesi icinde olması bile akla cok yatkın değil.
Kısacası, Game of Thrones'un 6 bolumden oluşan son sezonunda, bunca sezondur karakter ve olay kurgularına değer veren o senaryo akışından eser yoktu. Yapımcıların gelecek başka projeleri imzalamış olmalarından kaynaklanıyor olacak ki, senaryo oldukca tahmin edilebilir ve boşluklarla doluydu. Gorsel olarak verilen emek ve produksiyona harcanan para inkar edilemez olsa da, Game of Thrones'u Game of Thrones yapan tahmin edilemez ve yine de tutarlı bir olay akışına sahip olmasıydı. Her biri birer sezonda anlatılmaya değer olan bircok olayın bir anda sonuca bağlanması doğal olarak seyircide bir “Bitti mi şimdi?” algısı oluşturdu. Dizi, son sezonunda her karaktere saygı duruşunda bulunup onlara hak ettikleri değeri verebilmiş olsaydı belki de cekim sırasında unutulan kahve kapları ve pet şişeler bunca dikkat cekmezdi. Kışı bu kadar hafif atlatmış olmak kalplerimizi sızlatacak fakat biz, Kanlı Duğun’e, Joffrey’nin ve Ned Stark’ın olum sahnesine ve Piclerin Savaşı’na hurmetimizden, Game of Thrones’u hep olumlu yanlarıyla hatırlayacağız.

Livaze Gul Erişti