Hoş Geldin, Ziyaretçi!

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Yerli Distopya “Mima” Raflarda

AğırAbi

Member
Katılım
27 Tem 2019
Mesajlar
144
İş hayatını eleştiren mizahi kitaplarıyla tanıdığımız Yüce Zerey, bu kez bir distopya romanıyla karşımızda.

Daha önce Fabrika Ayarlarına Dön ve The Profesyonel gibi iş hayatını mizahi bir dille eleştiren kitaplara imza atan Yüce Zerey bu kez de distopik bir romanla karşımızda: Mima.

Kendisi de pek çok büyük firmada uzun yıllar boyunca yöneticilik yapan yazar, eserlerinde günümüz şirketlerinin iyi bir kariyer uğruna insanları içine hapsettikleri kısır döngüleri ve modern hayatın bizlerden götürdüklerini anlatır. Son kitabı Mima’da da yine bu konuya eğine yazar bu sefer karanlık bir romanla karşımıza çıkmayı tercih etmiş.

Kitabın sayfaları arasında olayları betimleyen görsellerin ve karakter çizimlerinin yanı sıra hikayedeki yerlerin ve kavramların açıklandığı Mima sözlüğü, kitapla birlikte dinlenebilecek şarkı listesi ve sonrasında izlenilmesi tavsiye edilen filmler gibi ilginç ayrıntılar da var.

Eserin arka kapak yazısı şöyle:

“Her distopya birileri için bir ütopyadır. Mima’nın her satırı distopya. Ve kimler için bir ütopya olduğu da satır aralarında…”
– Hakan Günday

İnsanoğlu olarak biz bu zamana kadar en iyi neyi yönettik? Şirketleri…

Hayatta kalan son insanlar, Lacivitas’ta toplanmıştı ve tutunacakları tek bir dal vardı: “Mima.”

Mima, performans yönetimi bazlı bir yönetim modeliydi. İnsanlığın son umudu olarak tasarlanmıştı. Kendine has kanunları, ritüelleri vardı. Bir yaşam biçimiydi. Yönetim, bu düzenin kıyamete dek sürmesi gerektiğine inanıyordu, çünkü insanların başka şansı yoktu. Kolektif bir bilincin sorgulanamaz inancı, insanlığın son kurtarıcısıydı Mima… Ta ki biri bu sistemin tam ortasında bir kıvılcım yakana kadar!

Mima’nın Hikayesi

Yeryüzü yaşanılmaz bir hâle gelmiş, hayatta kalanlar “Son İnsan Şehri” Lacivitas’ta sıkışıp kalmış, yönetim hakkının sadece Mima liderlerinde olduğu, insanların ölmemek için tek bir çareye tutunduğu kabus gibi bir yıl: 2020…

Neydi insanları hayata bağlayan, gelecek adına hâlâ umutlu olmalarını sağlayan şey?
Öldürücü bir rutin eşliğinde performans göstermek. Yani sabahtan akşama kadar kusursuz biçimde, asla hata yapmadan ve sürekli istenilenleri yerine getirerek çalışmak.
Hırsın, kibrin ve her türlü kötülüğün ortasında bir kalbe sahip olduğunu unutmak…
İşte bu soluksuz itaat ve hiç bitmeyen olağanüstü disiplin altında her şeyi değiştirebileceğine ve insanlığa yeniden umut olacağına inanan tekbir insan vardı: Alaz.

O, bir taraftan verilen görevleri yerine getirirken diğer taraftan sürekli sorguladı. Bataklıkta yaşadığının farkında olsa da âşık oldu. Bitirilmesi gereken sayısız işe rağmen yaralarıyla yüzleşti. Kendi derdine derman bulamazken insanlığa derman oldu.
Başarıyla başarısızlık arasında hissettiği endişe, onun her şeyiydi…

Mima, yaşamında her zaman anlam arayanlar için eşsiz bir roman. Gerçeğin tüm acımasızlığını hissettiren gerilim yüklü bir distopya. Her satırında sarsan, tansiyonu hiç düşmeyen, aşkları ve çocukluk yaralarıyla, çizimleri ve şarkılarıyla kusursuz bir edebiyat resitali