Hoş Geldin, Ziyaretçi!

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Türk Tiyatrosu 9. Ünite Özeti

Dijital

Member
Katılım
11 Ocak 2020
Mesajlar
77
1970'li yıllar siyasal olarak bu ilişkiler üzerine kurulu bir karmaşanın günden güne arttığı yıllar olmuştur.


  • 1970'li yılların özellikle ikinci yarısından itibaren ise giderek artan bir ekonomik bunalım ve hiçbir partinin çoğunluğu sağlayamadığı, kısa vadeli koalisyon hükümetlerinin iktidara geldiği bir yönetim de buna eklenince, daha köklü bir ekonomik ve siyasal darbenin gerekliliği için zemin hazır hale gelmiştir.
  • Bu noktada iki farklı darbe tarihi ortaya çıkmaktadır. Birinci darbe "ekonomik"tir ve tarihi 24 Ocak'tır. Ancak bu ekonomik darbenin siyasal anlamda da desteklenmesi zorunluluğu, 12 Eylül askeri darbesini beraberinde getirmiştir.
  • 12 Eylül, 60'lı yılların sonunda büyük tırmanışa geçen, "yurtsever" bir sol yükselişin önünü kesmede en son, en vurucu, en etkili darbe olarak planlanmıştır.
  • 1980 sonrasında uygulanan tüm politikalar ise, toplumun her alanının sindirilmesine ve totaliter bir rejimin yürürlüğe konarak gerçek demokrasinin ortadan kaldırılmasına yönelik olmuştur.
  • 12 Eylül 1980 darbesinin ardından uzunca bir süre ülkenin kültür ve sanat yaşamının önemli bir bileşenini oluşturan tiyatro yaşantısı, 12 Mart sonrasını aratacak ölçüde örtülü ve açık baskılar sayesinde bambaşka bir mecraya sürüklenmiştir
  • 1970-80 dönemi kendine özgü ekonomik, siyasal ve toplumsal özellikleriyle Türk toplumsal yaşantısının önemli bir dilimini oluşturmaktadır Az gelişmiş demokrasimizin başarısız sınav yılları olarak da alabileceğimiz bu yıllar içinde tiyatro yaşantımız ve oyun yazarlığımız büyük ölçüde etkilenmiştir.
  • Ancak, gerek tiyatro yaşantısının gerekse dram sanatımızın bu dönemdeki görüntüsü sadece dönemin sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmeleri ışığında değerlendirilemez. Bağımsız birer olgu olarak tiyatro ve dram sanatı geleneğinin geçirdiği süreç de bu irdeleme içerisinde önemli yer tutmaktadır

1970-1980 DÖNEMİNDE ENGELLEMELER VE YASAKLAMALAR KISKACINDA TÜRKİYE'DE TİYATRO YAŞANTISI



  • 1970-80 dönemi oyun yazarlığını etkileyen en önemli faktör dönemin sosyo-ekonomik ve politik koşulları ile o güne denk gelen dram sanatı geleneği olsa da, dönemin tiyatro yaşantısının da yazılan oyunlara etkisi büyüktür.
  • 1970-80 dönemi tiyatro yaşantısı, ülkenin siyasal, toplumsal ve ekonomik krizin de etkisinde bunalımlı bir süreç geçirmiştir.
  • Ele aldığımız on yıllık dönem, ödenekli tiyatrolar da içinde olmak üzere, 19601ı yıllardan başlayan bir geleneğin devamı olarak 1970'li yıllarda hareketli bir pratik yaşayan toplumcu dünya görüşü ekseninde gelişen tiyatro eyleminin belirleyiciliğinde geçmiştir.
  • Bunun yanında gerek ödenekli tiyatrolar içinde gerekse özel tiyatrolarda, tiyatro sanatını donuk bir olgu, bir seyir sanatı olarak algılayanların yaklaşımları, toplumun tiyatro sanatından uzaklaşmasına ya da beğenilerin giderek yozlaşmasına neden olmuştur. ü 70'li yılların ortasından itibaren televizyonun yaygınlaşmaya başlaması da tiyatro yaşantısının gelişimini baltalayan önemli nedenlerden biridir.
  • 1970'li yıllar çağdaş tiyatro sanatının ölçütleriyle bakıldığında ilginç denemelerin yapıldığı, dram sanatı açısından önceki dönem kadar olmasa da verimli sayılabilecek bir dönem olmuştur
  • 1970'li yıllar boyunca Devlet Tiyatroları'nda yapılan tüm çağdaş atılımlar, 1980 yılından başlayarak geriye götürülmüştür. Bu dönem içerisinde gerek repertuarın daha çağdaş ölçütler içerisinde belirlenmesi gerekse oyunlardaki nitelik bakımından dikkate değer gelişmeler yaşanmıştır.
  • Ancak bu olumlu gelişmelerin önü, yine kurum içindeki bazı çevrelerin engellemeleriyle kesilmeye çalışılmıştır. 1970'li yıllarda ayrıca Devlet Tiyatroları'nın bölge tiyatrolarına dönüştürülmesi gerektiği tartışmaları başlamış ama bu anlamda önemli bir atılım gerçekleştirilmemiştir.
  • Devlet Tiyatroları 1980'li yıllarda Adana, Antalya, Trabzon, Diyarbakır gibi kentlerde yaygınlaşmasını sürdürdüyse de nitelik ve seyirci ile kurduğu ilişki bakımından 1970'li yıllardaki dinamizmini yakalayamamıştır
  • Devlet Tiyatroları'nın 1970 80 dönemi bugünle karşılaştırıldığında oldukça hareketli ve atılımcı bir dönem olmuş, hiç bitmeyen yönetim tartışmaları, 70'li yıllara da damgasını vurmuştur
  • İstanbul Şehir Tiyatroları için ise Muhsin Ertuğrul'un yeniden tiyatronun başına getirildiği 1974 yılı önemlidir. Belediye Başkanı Ahmet İsvan'ın isteği, tiyatronun yoksul halka hitap etmesi, onları kapsayacak çalışmalar yapmasıdır.
  • Bu istekler doğrultusunda, bu dönem içerisinde İstanbul Şehir Tiyatroları gecekondu semtlerine yönelik çalışmalar, gösteriler yapar.
  • Muhsin Ertuğrul'un bu dönem yaptıkları arasında tiyatroların boş saatlerinde amatör topluluklara ya da özel tiyatrolara verilmesi, provaları halkın da izleyebilmesi, semt tiyatroları yaratmak için semtlerde-ki okulların salonlarından yararlanılması, tiyatro biletlerinin ucuzlatılması gibi yenilikler sayılabilir
  • 1970'li yıllarda Şehir Tiyatroları'nda önemli bir atılım da "yerinden yönetim" modelinin uygulanması, her sahnenin kendi sanat yönetmeni tarafından yönetilmesinin ve özerk olmasının benimsenmesidir.
  • 1980 öncesi son dönemin sanat yönetmeni Hayati Asılyazıcı da, birçok Şehir Tiyatroları sanatçısı gibi 12 Eylül darbesi ile görevlerinden uzaklaştırılmıştır.
  • Şehir Tiyatrosu eylül darbesi ile birlikte Vasfi Rıza Zobu döneminde bir gerileme dönemine girmiş, daha sonraları ise Özal politikalarının tiyatrodaki yansıması sayılabilecek Gencay Gürün yönetiminde farklı bir atılım ve değişim yaşamıştır
  • 1974-75 süreminde yasaklamalar, engellemeler ve ekonomik sıkıntılar kıskacında tiyatro yapma uğraşı içinde olan özel tiyatrolar bir birlik kurmak için harekete geçerler.
  • Dönemin başbakanı Ecevit'in özel tiyatrolara sorunlarını bir dernek aracılığıyla iletmeleri önerisinden hareketle, Türk Özel Tiyatrolar Derneği adıyla bir dernek kurmuşlar, ancak bu derneğin içinde de tartışmalar ve ayrışmalar yaşanmıştır.
  • Bu tiyatrolardan sadece 12'si Başbakan Ecevit'e mektup yazmışlar, bu da ayrışmanın ilk adımı olmuştur. Daha sonra ise
Ankara Sanat Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu, Ulvi Uraz Tiyatrosu ve Çevre Tiyatrosu bu birlikten ayrılarak Devrimci Özel Tiyatrolar
Derneği'ni kurmuşlardır


  • 1970'li yıllar tiyatro hayatının önemli bir adımı ise başını Ankara Sanat Tiyatrosu'nun ve Dostlar Tiyatrosu'nun çektiği ve kendilerini "devrimci tiyatrolar" olarak adlandıran gruplardır. Toplumcu dünya görüşü ekseninde tiyatro yapan ve öncelikle dönemin gözde tiyatroları olan Ankara Sanat Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu gibi tiyatrolar, darbeden sonra eski çizgilerini sürdürmekte zorlanmışlardır.
  • Kimi yasaklamalar ve kısıtlamalar kıskacında yürümeyi seçerken kimisi ise "sade suya tirit" denilebilecek oyunlarla geçiş dönemini aşmaya çalışmıştır. Ancak, bu geçiş döneminden sonra bu tiyatrolar da artık eski hallerine göre bir dönüşüme uğrayacaklardır



  • Oynanırken basılan bir Sezuan'ın İyi İnsanı, bir ihtarla oynanması durdurulan Eşeğin Gölgesi, Biraz Gelir Misiniz?, istanbul ve Ankara'da yasaklanan Devr-i Süleyman, Anadolu turnesinde basılan Karagöz Berber Nonoş vb. Ve hafızalarda izi henüz taze olan Pir Sultan Abdal olayı.



  • Devrimci kuruluşlar, devrimci aydınlar, devrimci hukukçular sizlere sesleniyoruz. Karşı aylama aylamla karşı çıkalım. (Tiyatro işçileri Sendikası bildirisinden
  • 1970'li yılların sonunda ekonomik zorlukların nitelikli tiyatro yapmanın koşullarını ortadan kaldırmaya başladığı görülmektedir. Tiyatroları saran ekonomik zorlukların ötesinde, tiyatro sanatçıların da bu dönemde ekonomik zorluklar yaşadıkları, buna karşın ek iş olarak seslendirme, televizyon oyunculuğu, sahne şovu, şarkıcılık gibi işlere yöneldikleri görülmektedir.



  • 1970'li yılların sonuna doğru, küçük burjuva izleyicinin çokça rağbet ettiği ve daha çok eğlencelik bir tiyatro anlayışını temsil eden bulvar komedileri, vodviller, kaba güldürüler oynayan özel tiyatrolar, döneme son noktasını koyan 1980 darbesi sonrası geliştirilen apolitik ortama tıpatıp denk gelen, politik anlamda hiçbir amacı ya da hedefi olmayan oyunlarıyla bu dönemin yükselen tiyatro anlayışı haline gelmişlerdir.
  • 1970'li yılların sonunda ortaya çıkan, gülmecenin ağır bastığı bu eğlencelik tiyatroların, 1970'li yıllarda yükselen politik nitelikli tiyatroya ise sonraki dönemde büyük bir tepki olmuştur.
  • Bu tür eğlencelik oyunlar oynayan tiyatroların 1980 sonrasında patlama yaratması bu tepkiye bağlanabileceği kadar, nitelikli ve
"sözü olan" bir tiyatro yapmanın olanaklarının da ortadan kaldırılmasının büyük bir payı vardır.



  • 1970-80 dönemi tiyatro sanatının bina, seyirci, oyunculuk, eğitim gibi sorunları açısından da sancılı arayışların, bocalamaların yaşandığı bir dönem olmuştur, 1970'li yılların sonuna doğru tiyatro sanatının gündemden düşmesiyle birlikte, kentlerin içindeki tiyatro mekanları da rant kaygısıyla ticari mekanlara, otoparklara, pasajlara, alışveriş merkezlerine dönüştürülmeye başlamıştır.



  • Şehir Tiyatrola-rı'nın ve Devlet Tiyatroları'nın kendi kısıtlı mekanları ile sınırlı kaldıklarını, mekan konusunda çok atılım yapamadıklarını biliyoruz. Gerek Şehir Tiyatroları gerekse Devlet Tiyatroları, salon ve bina sorununu ancak 1980'lerden sonra, o da kısmen gidermeye çalışmış, ancak nüfusun çoğalması ile birlikte bu mekanlar da kısa sürede yetersiz kalmıştır



  • 70'li yılların başında tiyatro güncel ve hep gündemde olan bir sanat olarak izleyicinin ilgisini çekebilmişken, 70'li yılların ikinci yarısından itibaren, televizyonun ve terör olaylarının etkisiyle seyirci tiyatrodan uzaklaşmaya başlamıştır

Tiyatro Eğitimi'nde Yeni Bir Kurum




  • 1970'li yıllarda tiyatro eğitimi açısından önemli gelişmeler olmuştur. 1974 yılında Konservatuarlar Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinden üniversitelerin bünyesine alınmıştır.

1976 yılında Ege Üniversitesi bünyesinde kurulan Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü, DTCF Tiyatro Kürsüsü'nden sonra
üniversite düzeyinde tiyatro eğitimi veren ikinci önemli kurumu olurken, 1982 yılında bölümün adı, yeni kurulan Dokuz Eylül Üniversitesi'ne dahil olan Güzel Sanatlar Fakültesi içinde Sahne Sanatları Bölümü olarak değişecektir.



  • Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü 19901ı yıllarda Anadolu'nun farklı şehirlerinde açılacak sahne sanatları bölümlerinin de öncüsü ve modeli olmuştur

DÖNEM OYUN YAZARLIÐINDA SORUNLAR, TARTIŞMALAR VE BİÇİMSEL EÐİLİMLER
ü Oyun Yazarlığına İlişkin Tartışmalar


  • Dram sanatımızın gelişimi, bu türde nitelikli ürünler veren yazarların ortaya çıkması ve bu yazarlarla tiyatro sanatının diğer öğeleri arasında ilişkisini geliştirebilmesi ise başlı başına uzun ve sancılı bir süreç olmuştur. Bu süreç içinde gerek yapıtların yazılması, gerekse bunların sahneye konulması aşamasına ve bu aşamadaki ilişkiler üzerine birçok sorunlar, tartışmalar yaşanmıştır.



  • Bu sorunlar ve tartışmaların yanında yazarlar da hep içerik hem de biçim, üslup bakımından arayışlara girmişlerdir. Ele aldığımız dönem içindeki tartışmalardan açıkça görülmektedir ki, bu dönemde bile oyun yazarlığı adına taşlar yerli yerine oturmuş değildir.
  • Ancak, Cumhuriyet'in ilk yılları ile karşılaştırıldığında, bu yıllarda oyun yazarlığının bağımsız bir alan olarak giderek tanındığı ve tiyatro sanatının uygulama aşamasındaki gelişmeyle koşut olarak, birçok temel sorunun artık tartışma konusu olmaktan çıktığı görülmektedir.
  • Ele aldığımız 1970-80 dönemine gelindiğinde oyun yazarlığına ilişkin tartışmaların daha çok bir "ulusal deyiş" yaratma çabası ile yazarların "mesleki" olarak niteleyebileceğimiz, tiyatro kurumları ile ilişkilerindeki sorunlara indirgenmiştir,
  • İbrahim şinasi'nin Şair Evlenmesi ile başlayan ve pek de uzun sayılmayacak bir süreç içinde batı tiyatrosunun ölçütlerini ve estetiğini tanımaya ve uygulamaya çalışan oyun yazarlarımızın verdikleri ürünler, daha çok "töre ve karakter komedyası" ile "romantik" ya da "evcil dram" diyebileceğimiz türler arasında gidip gelmiştir



  • 1970-80 dönemi oyun yazarlığımız içerik açısından, toplumsal sorunlara, güncel olana, ekonomik çelişkilere nasıl toplumcu bir bakış açısıyla bakıp irdeliyorsa, biçimsel olarak da dönemde kimi yenilikler getirilmiştir. Bu biçimsel yeniliklerin getirilmesinde de temelde dünya görüşünün belirleyici olmuştur.



  • Dönemin Oyun Yazarları
  • İsmet Küntay (1923- 1974), Vasıf Öngören (1938- 1984), Melih Cevdet Anday (1915- 2002), Ahmet Oktay (1933- ...), Başar Sabuncu (1943-...), Oben Güney (1938-1993), Bilgesu Erenus (1943- ...), Bayazıt Gülercan (1949-...), Ömer Polat (1943- ...), Erol Toy,



  • Turan Oflazoğlu (1932- ...), Recep Bilginer (19222005), Vasfi Uçkan (1929- ...), Erdoğan Aytekin (1937- ...), Murathan Mungan (1955- ...), Mehmet Türkan (1941- ...), Oktay Arayıcı (1936- 1985), Fazıl Hayati Çor-bacıoğlu (1925- 1990), Nezihe Araz (1920- 2009), Necati Cumalı (1921- 2001), Kemal Bekir (1924- ...), Adnan Giz (1914- 1989), Turgut Özakman (1930- ...),



  • Haldun Taner (1915- 1986), Orhan Asena (1922- 2001), Yavuzer Çetinkaya (1948- 1992), Zeynep Oral (1946- ...), Mehmet
Akan (1939- 2006), Taruk Buğra (1918- 1994), Uğur Mumcu (1942- 1993), Tuncer Cücenoğlu (1944- ...), Güngör Dilmen (1930...), Nazım Kurşunlu (1911- 1980), Adalet Ağaoğlu ,


  • Muzaffer İzgü (1933...), Ülker Köksal (1931- ...), Hüsamettin Çetinkaya (1949- ...), Dinçer Sümer (1938...), Aziz Nesin (1915-
1995), Sabahattin Kudret Aksal (1920- 1993), Çetin Altan (1927- ...), Oğuz Atay (1934- 1977), Vedat Türkali (1919- ...), Ferhan fiensoy
(1951...), Cengiz Gündoğdu (1943- ...) Hidayet Sayın (1929- ...)

Oyun Yazarlarının Brecht ile Tanışması



  • Türk oyun yazarlığının çağdaş batı tiyatrosunun öncü yazarları ile tanışması ve kendi geleneksel gösteri sanatlarımızdaki estetikle çağdaş tiyatro estetiğini birleştirme çabaları ise daha çok 60'lı yıllardan sonra başlamıştır.



  • Bu bağlamda dünya tiyatrosunda en ilgi çeken isim olarak Bertolt Brecht adı ve onun tiyatrosu olarak "epik tiyatro" öne çıkmaktadır. Almanya'da 1920'li yıllarda adından söz ettirmeye başlayan ve gerek ortaya koyduğu kuram ve bunu kanıtlamak için yaptığı uygulamalarıyla tiyatro sanatında bir devrim yaratan Brecht, tiyatroya getirdiği bu yaklaşımıyla tüm dünya tiyatrosunu derinden etkilediği gibi sancılı bir oluşum süreci yaşayan Türk Tiyatrosu'nu da oldukça fazla etkilemiştir.



  • Gerek Cumhuriyet öncesinde gerekse Cumhuriyet yıllarında, salt Batı tiyatrosunun ölçütlerini kabullenme ve bu yönde yapıtlar verme eğiliminin baskın olduğu Türk Tiyatrosu'nun geleneksel türlerin tam anlamıyla karalandığı bir dönemin ardından Brecht ile tanışması, benzer bir bileşimin bizde de yakalanabileceği olasılığının düşünülmesini sağlamıştır.



  • Türk oyun yazarlarının geleneksel türlerdeki estetiği algılaması, anlaması, araştırması ve bu estetiği yeni yapıtlarda uygulamaya başlaması 50'li yılların sonunda başlamış 60'lı 70'li yıllar boyunca da sürmüştür. Bu süreç içinde Haldun Taner'i Sermet Çağan ve Vasıf Öngören izlemiştir.
  • Bu etki Vasıf Öngören'den sonra da genç kuşak içerisinde sürmüş, kimi yazarlar bu etki ışığında denemelere girişmiştir.
Dönemin genç kuşağı içerisinde Oktay Arayıcı bu yönelişin en önemli ismi olmuştur.


  • Oktay Arayıcının Rumuz Goncagül ve Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi gibi oyunları ile Başar Sabuncu'nun Çark ve Zemberek adlı oyunları Brechtçi etkinin ışığında geleneksel tiyatronun epik öğelerle biçimlenmiş oyunlar olarak sayılabilir.
  • 70'li yıllar boyunca birçok yazar yine aynı etki ışığında yapıtlar vermiştir. Bu etkinin, 70'li yılların politik ağırlık noktalarının da ışığında yazılan, belgeci, politik oyunlarda da yansıdığı görülecektir.
  • Vedat Türkali'nin Bu Ölü Kalkacak, Ömer Polat'ın Aladağh Mıho, Haşmet Zeybek'in Düğün Ya da Davul, Bilgesu Erenus'un El Kapısı ve Nereye Payidar, Orhan İyiler'in Yitik Köpek ve Mehmet Türkkan'ın Bu Oyun Oynanmamalı adlı oyunları Brecht'in etkisinde geleneksel tiyatronun anlatımcı ve epik ögelerinin egemen olduğu oyunlar olarak sayılabilir

Yeni Bir Açılım : Devekuşu Kabare Tiyatrosu



  • Türk Tiyatrosu'na kabare türünün girmesi ve bu türde yapıtlar üretilmesi de ele aldığımız dönemin eşiğinde başlayan ve dönem boyunca süren önemli bir gelişme olarak alınmalıdır.
  • Vatan Kurtaran Şaban, Bu Şehr-İstanbul ki, Astronot Niyazi, Ha Bu Diyar, Dün Bugün, Haneler, Yalan Dünya ve Aşk-u
Sevda bu dönemde Haldun Taner'in öncülüğünde kurulan Devekuşu Kabare Tiyatrosu için yazılmış ve sahnelenmiş oyunlardır

Grup Yazarlığı ve Ortak Yazım



  • Dönemin oyun yazarlığı açısından dikkate ve kaydedilmeye değer başka önemli bir özelliği de, oyun yazarları ile tiyatrolar arasında salt politik bağlamda da olsa bir ilişkinin kurulması ve bu ilişki gereği tiyatroya göre oyun yazılması ya da belli bir dünya görüşü doğrultusunda oyunlar üretilmesidir.
  • Örneğin başta Ankara Sanat Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu olmak üzere belirgin bir politik bakış ışığında örgütlenen tiyatrolarda "grup yazarı" diye bir kavram gelişmiştir.
  • Bu bağlamda Ankara Sanat Tiyatrosu'nda, belirli süreler içinde İsmet Küntay, Güner Sümer, Oktay Arayıcı ve Bilgesu Erenus; Dostlar Tiyatrosu'nda Başar Sabuncu, Mehmet Akan; Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu'nda Erkan Yücel ve Ankara Halk Oyuncuları'nda Hüsamettin Çetinkaya gibi isimler grup yazarı olarak çalışmışlardır.
  • Bu yıllara değin batı tiyatrosunda sıkça örneklerine rastlanan bu yöntem, böylece Türk Tiyatro-su'na da girmiştir. Bunun yanında Haşmet Zeybek'in Alpagut Olayı, Erkan Yü-cel'in Deprem ve Zulüm gibi oyunlarıyla, Turhan Selçuk'un aynı adlı çizgi romanından esinle yapılan Abdülcanbaz uyarlaması gibi çalışmalarda grup çalışması ve ortak metin oluşturma yönteminden yararlanılması da dönem içinde kaydedilmesi gereken başka bir özelliktir

Güncel ve Toplumsal Olan'a Bağlılık



  • Dönem içerisinde yazarlar, güncel, politik ve toplumsal olayların üzerine korkusuzca gitmiş ve dönemi belgeci bir biçimde yansıtmaya çalışmışlardır. Türk Tiyatrosunda belli başlı birkaç dönemde bu özelliği görmek mümkündür.
  • Başta Tanzimat ve Meşrutiyet dönemleri olmak üzere, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ve sonrasında da 60'lı yıllardan başlamak üzere 70'li yıllar boyunca, oyun yazarlığı ile güncel politika iç içe girmiştir.
  • 1970'li yıllar Türk oyun yazarlığına, 60'lı yıllarda başlamış bir geleneğin devamı olarak damgasını vuran başka bir yöneliş de toplumsal olana karşı aşırı duyarlıktır.
  • Dönem içerisinde ürün veren oyun yazarlarının çoğu, toplumsal olanı bireysel olana yeğlemişlerdir. Döneme egemen olan toplumcu bakış açısının, biçimsel arayışlara, yönelişlere ve tartışmalara da yön verdiği görülmektedir



  • 1970-80 döneminde oyun yazarı tiyatro etkinliğinin, uygulamasının da önemli bir parçası sayılmış, oyun yazarının konumu ilk kez bu dönemde belirginleşmiştir. Önceki yılların masa başında oturan yazarı, 1970'li yıllarda, tıpkı batıda olduğu gibi tiyatro eyleminin bir parçası haline gelmiştir.
  • Türk oyun yazarlığında 1970-80 dönemi, 1960'lardan başlayan geleneğin izinden giden "toplumcu" bir bakış açısının etkisinde, epik ve göstermeci yönelişlerin öne çıktığı, güncel, politik ve toplumsal olanın vurgulandığı bir dönem olarak alınmalıdır.



  • Güncel- politik olaylara yapılan vurgu ve toplumsal olana karşı aşırı duyarlığın biçimlediği bu dönem oyun yazarlığı, biçimsel arayışlar ve tartışmaların yazım pratiğine yansıması bakımından tıpkı bir önceki dönemde olduğu gibi yoğun ve üretken geçmiştir

70'li yıllar Türk Oyun yazarlığının kendine özgü yanlarından biri de, dönemin baskın anlayışının etkisinde güncel olana aşırı
derecede bağlılık ve güncel olayları sahne üzerine taşıma eğilimidir.

DÖNEM OYUN YAZARLIÐINDA İÇERİKSEL EÐİLİMLER



  • Türk toplumu hızlı bir sanayileşme sürecini yaşarken, bu süreç içerisinde "işçi sınıfı", "artık değer", "sömürü", "emeğin örgütlenmesi", "hakça düzen" gibi kavramlarla da daha çok karşılaşmaktadır.



  • 1960'lardan başlayarak, 1980 müdahalesine dek Türkiye'de toplumcu düşüncenin yükselmesi, işçi sınıfının tarihsel ve toplumsal olarak öne çıkması ve belirleyici olmasının bir sonucu olarak gerek edebiyatta gerekse dram sanatında bu yükseliş yankısını bulmuştur.
  • Amerika'da 1930'larda yaşanan Büyük Buhran ertesinde ve Avrupa'da ise 1940'lar ve 1950'lerde yaşanan ekonomik bunalımlarda işçi ekseninde toplumcu bir bakış açısı ile yazılan oyunların çoğalması gibi, 1960'lardan başlayarak bizim dram sanatımızda da işçi ekseninde sosyalist bir bakış açısıyla yazılan oyunlarda büyük bir patlama görülmüştür.



  • Bu dönemdeki oyunlar ve yazarları şöyle sıralanabilir: Başar Sabuncu'nun Çark, Zemberek, İşgal ya da Talihli Amele
Mehmet Ali'nin Maceraları; Ahmet Oktay'ın Kurt Dişi; Oben Güney'in Gençlerin Suçu, Yük; İsmet Küntay'ın 403.Kilometre,



  • Bilgesu Erenus'un Ortak, Nereye Payidar, El Kapısı; Haşmet Zeybek'in Al-pagut Olayı; Bayazıt Gülercan'ın Lodos, Vasıf Öngören'in Almanya Defteri; Zengin Mutfağı; Ömer Polat'ın 804 İşçi; Hüsamettin Çetinkaya'nın Hatboyu Şantiye ve Erol Toy'un Bir İşçinin Günlüğü.



  • Bu dönemden bir önceki ve bir sonraki on yıllık dönemlerde bu türden işçi ekseninde sosyalist bakış açısıyla yazılmış oyunlara çokça rastlanmaması da, bu türün neredeyse bu döneme ait bir tür olduğunu düşündürür.
  • Bunun yanında yine 1960'lardan başlayarak, toplumsal değişimin ve kentleri hızla ve çarpık bir biçimde geliştiren sanayileşme politikalarının bir sonucu olarak, kırsal kesimde çok köklü bir ekonomik değişiklik bunun yansıması olarak büyük bir toplumsal çalkantı yaşanmıştır.
  • 1960'lara gelene değin köy, yazında ve dram sanatında çoğunlukla saf, temiz insanları ve en temel insani değerlerle birlikte "kan davası" gibi kimi feodal hukuk ilkelerinin de yaşam bulduğu, ihmal edilmiş, unutulmuş bir ortam olarak tasvir edilmiştir.
  • 1960'lardan başlayarak ve yoğunlukla 1970'lerde ise emek-sermaye çatışmasının, sömürünün, haksızlığın egemen olduğu, değerlerin kaybolduğu, kaçılan, göç edilen bir ortam olarak anlatılmıştır.
  • 1970'li yıllarda köy, modern yaşantının nimetlerinden yoksun, insanlık dışı şartların hüküm sürdüğü bir yer olarak ele alınır. Bu dönem yazılan ve "köy" dekorunda gelişen oyunların çoğunda, "toprağa bağlılık" ile çoğu kez bir kurtuluş umuduyla aynı anlama gelen "kent özlemi"nin çatışkısı yoğun bir biçimde izlenir.
  • Köydeki toplumsal değişikliği ve köy sorunlarını ele alan oyunların başlıcaları da şunlardır: Turan Oflazoğlu'nun Elif Ana; Recep Bilginer'in Sarı Naciye; Vasfi Uçkan'ın Acılı Toprak; Erdoğan Aytekin'in Ebekaya; Murathan Mungan'ın Mahmud ile Yezida;
Ömer Polat'ın Aladağlı Mıho;


  • Orhan Asena'nın Toroslardan Öteye; Oktay Arayıcı'nın Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi; Fazıl Hayati Çor-bacıoğlu'nun Erkek Sati; Nezihe Araz'ın Bozkır Güzellemesi; Necati Cumalı'nın Yaralı Geyik; Remzi Özçelik'in Taş Bademler; Ali Yörük'ün
Türkmen Düğünü; Haşmet Zeybek'in Düğün Ya Da Davul



  • 1970-80 dönemi içinde başka bir içeriksel eğilim de önceki dönemlerde olduğu gibi tarih ve söylenceyi bir malzeme ve sorgulama nesnesi olarak ele alma eğilimidir.
  • Tarihsel ya da mitolojik konular üzerine yazılmış oyunlar, bu dönemde yazılan oyunlar içinde niceliksel olarak önemli bir ağırlığa sahiptir.
  • Tarihe başvurma eğiliminin özellikle 70'li yılların ikinci yarısında giderek artmasının nedeni ise, kimi yazarların dönemin en baskın eğilimi olan "güncel olan"ın yıpratıcılığından kaçarak perspektiflerini genişletme çabasına girmeleridir.



  • Bu öbekte de bir Brecht etkisinden söz edilebilir. Brecht'in "epik tiyatro"sunda olduğu gibi, oyun konuları ta-rihselleştirerek seyircinin çözümlemesine ve yargıya gitmesine yardımcı olan tavrı, kimi toplumcu yazarlar tarafından, tarihten benzeş olayları inceleyerek bugün için koşutluklar bulma olarak da anlaşılmıştır.



  • Bu öbekte ürün veren yazarlar ve oyunlar şunlardır: Turan Oflazoğlu'nun Kösem Sultan, Genç Osman, Bizans Düştü Ya Da Fatih; Kemal Bekir'in Düşüş; Adnan Giz'in Ömür Satan Hüsam Çelebi, Küçük Esma Sultan, Sokullu Ne Yapmalıydı;


Turgut Özakman'ın Fehim Paşa Konağı; Haldun Taner'in Sersem Kocanın Kurnaz Karısı; Orhan Asena'nın Şili'de Av, Ölü Kentin Nabzı, Bir Başkana Ağıt; Yavuzer Çetinkaya'nın Gün Dönerken; Ferhan Şensoy'un Şahları da Vururlar; Zeynep Oral'ın
Adsız Oyun;


  • İsmet Küntay'ın Tozlu Çizmeler; Erol Toy'un Parti Pehlivan; Fuat İşhan'ın Kubilay; İsa Coşkuner'in Hep Vatan İçin; Erdoğan Aytekin'in Kırmızı Sokağın Suzanı; Mehmet Akan'ın Hikaye-i Mahmud Bedreddin; Fazıl Hayati Çorbacıoğlu'nun Koca
Sinan;


  • Tarık Buğra'nın İbiş'in Rüyası; Recep Bilginer'in Yunus Emre; Uğur Mumcu'nun Sakıncalı Piya de; Tuncer Cücenoğlu'nun
Çıkmaz Sokak; Güngör Dilmen'in Midas'ın Kördüğümü, Deli Dumrul; Cengiz Gündoğdu'nun Karar 71


  • modern kent yaşantısının getirdiği ekonomik ve toplumsal değişikliklerin aile kurumunda ve insan ilişkilerine etkisi ile modern kent yaşantısı içinde sıkışan bireyin toplumsal ve ruhsal açmazları oyun yazarlarına önemli ölçüde malzeme oluşturmuştur.



  • Kent yaşantısının giderek bireyi ezmeye başlayan ekonomik ve toplumsal koşulları, gerek kentin eski sakinlerini gerekse köydeki toplumsal değişimden etkilenen hayallerini karşılayacak bir mekan olarak kenti seçenleri büyük ölçüde etkilemiştir.



  • 1970'li yıllarda kentler, artık insanların birbirini tanıdığı mekanlar olmaktan çıkmış, yabancılaşmanın egemen olduğu, sınıfsal çizgilerle belirlenmiş farklı alanlarında farklı yaşam biçimlerinin hüküm sürdüğü ve insanların düzenin ekonomik işleyiş kurallarından öte ortak bir hedef ve amaç taşımadığı mekanlar olmaya başlamıştır.



  • 1970'li yılların bu içten içe kaynayan kent yaşantısı oyun yazarlarını büyük ölçüde etkilemiştir. Kimi yazarlar eskinin izinde toplumsal değer yargılarının ve geleneklerin kent yaşantısı içinde ezilmesine yönelirken, kimi yazarlar da bu karmaşık yapıdan kaçarak kendi iç dünyasına dönen bireyin evrenini yansıtmaya çalışmışlardır



  • Nazım Kurşunlu'nun Evler ve İnsanlar, Baba Evi; Nezihe Araz'ın Öyle Bir Nevcivan; Vasıf Öngören'in Asiye Nasıl Kurtulur, Bu Oyun Nasıl Oynanmalı; Hidayet Sa-yın'ın Yabancılar; Recep Bilginer'in Parkta bir Sonbahar Günüydü; Muzaffer İzgü'nün Reçetesi Peçete;


  • Adalet Ağaoğlu'nun Çıkış; Tuncer Cücenoğlu'nun Öğretmen, Kördöğüşü; Ülker Köksel'ın Yollar Tükendi, Sacide, Besleme; Dinçer Sümer'in Eski Fotoğraflar; Bilgesu Erenus'un İkili Oyun; Melih Cevdet Anday'ın Yarın Başka Koruda; Necati Cumalı'nın Yürüyen Geceyi Dinle, Dün Neredeydiniz;
  • Oktay Arayıcı'nın Nafile Dünya; Başar Sabuncu'nun Mutemet Ali Rıza Bey'in Yaşanmamış Hayat Hikayesi; Aziz Nesinin Gol Kralı Sait Hopsait, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Hakkımı Ver Hakkı, Zübük;
  • Haldun Taner'in Ayışı-ğında Şamata, Aşk-u Sevda, Bu Şehr-i İstanbul ki, Astronot Niyazi; Sabahattin Kudret Aksal'ın Bay
Hiç, Sonsuzluk Kitabevi; Çetin Altan'ın Islıkçı; Yıldırım Keskinin Aklı Başında Bir Adam; Oğuz Atay'ın Oyunlarla Yaşayanlar.



  • 1970-80 dönemi oyun yazarlığımız, gerek toplumsal yaşayıştaki gerekse tiyatro yaşantısındaki çalkantıların büyük ölçüde etkisinde kalmasına karşın, bu karmaşaiçinde bile arayışlara girebilmiş, bu arayışların sonucu olarak ise n ite li kl i ürünler ortaya koyabilmiştir
  • Sonuç olarak 1970-80 dönemi oyun yazarlığımız için, biçimsel olarak 1960'lı yıllarda başlayan ve ağırlıklı olarak bu 70'liyıllarda süren bir Brecht etkisi izinde, Batı tiyatrosunun ölçüleri içinde "geleneksel tiyatro" öğelerinin de kullanıldığı çağdaş biçim arayışlarının ve bu bağlamda nitelikli denemelerin ortaya çıktığı; içeriksel olarak ise "güncel ve politik olan"ın etkisinde, toplumun sosyo-ekonomik yaşantısının önemli ölçüde izlerini taşıyan, toplumsal yaşayış içindeki hareketliliğin birebir sahnede yansıdığı bir dönem olmuştur.
  • Bu dönemin bitiş tarihi olan 1980 ve sonrasında "köy" dekorunda ya da "işçi" ekseninde gelişen hiçbir oyun yazılmaması, en azından bu içeriksel eğilimin sadece bu döneme ait olduğunu düşündürürken bu dönem oyun yazarlığının güncellikle ne denli iç içe girdiğinin de kanıtı sayılmalıdır bu,
  • Dönemin "ortakçı" politik tavrı da o güne değin yazarlık alanında görülmeyen ;'ortak yazım" ve "grup yazarlığı" gibi kavramları gündeme getirmiştir.



  • Tiyatro Eleştirisi
  • 1970'li yıllar tiyatro eleştirisinin ve tiyatro üretimi üzerine düşünsel birikimin de patladığı yıllar olmuştur. 1960'lı yıllarda çeviri ve özgün yazılarla önemli bir gelişim gösteren tiyatro kuramı, eleştirisi ve tartışması 1970'li yıllar boyunca tiyatro pratiğinin önemli bir parçası ve etkileyicisi olmuştur.
  • Zeynep Oral, Atilla Sav, Sevda Şener, Özdemir Nutku, Metin And, Seçkin Cılızoğlu (Selvi) ve Engin Ardıç gibi eleştirmenler dönemin tiyatrosunu, eleştirileri ve yönlendirmeleri ile büyük ölçüde etkilemişlerdir. 1980 sonrasında ise tiyatro eleştirisinin büyük ölçüde kaybolduğu görülür.